Niçin ve nasıl ortaya çıktı, haklı ve haksız yönleri neler, bugün ne durumda? "Akıl hastalıkları" biyolojinin mi psikolojinin mi alanında? Açık Bilinç'te psikiyatrist Dr. Burçin Çolak anlatacak.
Geçen hafta, "Anti-Psikiyatri" hareketi tartışmasına bir arkaplan oluşturması ümidiyle, "Joe Euclid" isimli bir tanıdığımla ilgili bir kaç anekdot aktarmıştım. Anti-Psikiyatri hareketi, bir Tıp alanı olan Psikiyatri'nin ilaç ve diğer biyolojik yöntemleri kullanarak "akıl hastalıkları"nı tedavi edemeyeceğini, ancak insanlara zarar vereceğini öne sürüyor. Bu, haliyle, alanda çalışmakta olan psikiyatristler için endişe verici ve kritik bir mesele.
Örneğin bir psikiyatrist kendisine danışan insanlar konusunda yanılmadan teşhis koyabilir mi? Veya bu her psikiyatristten beklenmeli mi? Yani, şizofren olmayan bir kişi öyle gibi görünerek psikiyatristi kandırabilir mi? Ya da bir psikiyatrist bir şizofreni teşhis edemeyebilir mi? Peki niçin ortada bir "Anti-Psikiyatri" hareketi var da diyelim bir "Anti-Nefroloji" hareketi (bildiğim kadarıyla) yok?
Psikiyatriyi zor bir alan kılan şeylerin başında, özellikle anti-depresan ilaçların üretiminin yüksek bütçeli bir sektör olması, ve büyük teknoloji şirketleri dahil pek çok şirketin (yalnızca kar amacıyla) bu alana duyduğu ilgi yatıyor.
Tabii Psikiyatri'nin "inceleme nesnesi"nin insan olması, dolayısıyla bir bütün olarak ele alındığında insanın biyolojiden psikolojiye uzanan karmaşık yapısı, tek bir açıdan yaklaşmanın hep eksik kalması gibi unsurlar da "Anti-Psikiyatri" hareketinin yaygınlaşmasında rol oynuyor.
Psikiyatri karşıtlarının haklı itirazlarını dikkate alarak, ama Psikiyatri konusunda sorumsuzca genellemeler de yapmadan, makul bir pozisyon nasıl belirlenebilir? Psikiyatri, Biyolojik bir varlık olarak insan ile Psikolojik/Toplumsal bir varlık olarak insan arasındaki ince dengeyi nasıl tutturabilir? Bu tür çabalar çerçevesinde şimdiye dek neler öğrenildi? Bundan sonrası nasıl görünüyor?